Загрузка страницы

EROL TAŞ "Beni ve çocuklarımı taşlarla sopalarla dövdüler, nefret ettiler benden"

Ondan nefret edip sokaklarda onu acımasızca taşladık yuhaladık ağıza alınmayacak sözler söyledik . Odun Soparlarla dayaklar attık yetmedi çocuklarına saldırdık. Hemde onu bilmeden tanımadan kötü adam rollerinde oynadı diye... Kolay değildi elbet kötü adam olmak eğer içinde yoksa kötülük... Gülerken bile kötüydü, zalimdi, katildi, haindi hatta ahlaksız... Ama filmin sonunda yine ölen oydu iyiler kazansın diye onu harcardık biz. Mutlu olurduk bir de içimize soğuk bir su serpilerdi özel hayatında neler çektiğini bilmeden... Bilsek de umursamazdık belki soyadı gibi taş kalplidir derdik içimizden...7 yıl üst üste ödül adıldığını bilmeden dışlardık onu uluslararası platformda bizi temsil etmesi hiç ilgimizi çekmezdi kötüydü o çünkü... Çocuklar gibi salıncak da sallanıp mutlu olan bir adamın içini görmek istemedik hiç...
Bu hikaye kangren sonucu ayağı kesilen kesilen ayağın mezara gömülmesinin ardından hırsızlar tarafından mezarı kazılıp kesilmiş ayağı çalınan, 2 yıl sonra öldükten sonra eksik bedenle diğer tarafa giden, Çocuklarının annesi genç yaşta ölünce onlara annelik yapan, sürekli hakaretlere uğrayan, abdullah çatlıyı kahvesinden kovan altın yürekli kötü adamın hikayesi...
Erol Taş 28 Şubat 1926'da Erzurum Karaköse'de doğmuştur. 2 yaşındayken babası Hamza beyi kaybeder. 1932 yılında annesiyle yollara düşerler. Önce Konya'ya oradan da eşyalarını doldurdukları kağnıyla Yalova'ya gelirler. Sonra birlikte getirdikleri yatağı, yorganı, kapkacakları omuzlayıp vapurla İstanbul'a geçerler. Fatih'teki eski konaklardan birinin iki odasına kiracı olarak yerleşir aile. 8 yaşına geldiğinde annesi Zeyrek'teki 54'üncü İlkokul'a yazdırır. Ama yoksulluktan devam edemez.Önce bir bakkalın yanına çırak girery. Savaş yıllarıdır. Ekmek karneye bağlanmıştır. Evlerine gelen bir misafir ailenin, bütün ekmek karnelerini çalar. Kazandığı para yetmez. Hamallık yapmaya başlar. Pazarlarda tezgah açar. Sırtında küfe, kazanacağı üç beş kuruş için pazardan evlere eşya taşır. Pazarlarda limon, portakal, elma, ne bulursa satar. O günlerde tanışır Eminönü'nde baharatçılık yapan Koço ile. Koço himayesine alır onu, gece okuluna yazdırır. Kavgacı bir gençtir. Koço tutar elinden Beyoğlu Spor Kulübü'ne götürür, “Bu çocuk sürekli kavga ediyor boksör yapın bunu” der. Kısa sürede büyük başarı gösterir boksta. 1947 yılında İstanbul, daha sonra Türkiye 2'nciliğini kazanır. Türkiye ağır Siklet Şampiyonu ile yaptığı maçta çene kemiği kırılınca boksu bırakır. Cankurtaran'daki bir lastik fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlar. Askerlik zamanı gelince işini gücünü bırakır vatani görevini yapmak için yollara düşer 3 yıl sonra askerden döndüğünde bir iplik fabrikasında iş bulur kendine var gücüyle çalışmaya başlar...

Видео EROL TAŞ "Beni ve çocuklarımı taşlarla sopalarla dövdüler, nefret ettiler benden" канала MegaSinn
Показать
Комментарии отсутствуют
Введите заголовок:

Введите адрес ссылки:

Введите адрес видео с YouTube:

Зарегистрируйтесь или войдите с
Информация о видео
6 апреля 2021 г. 10:00:05
00:24:04
Яндекс.Метрика