Eckhart Tolle: İnsana Asıl Acı Çektiren Kendi Düşünceleridir!
Kimi insanların spritüel öğretileri hor gördüğünü biliyorum. Doğrusunu söylemek gerekise, bu konuda kendimi tarafsız görüyorum. Hiçbir spritüel öğretiye dahil olmadım, ancak özellikle Doğu'nun kadim bilgeliği olarak yansıyan şeye sempati besliyorum. İnsanın kendi içine dönmesi, doğa ile bir ilişki içine girmesi ve kelimelerle tarif edilemez kimi his ve düşüncelere sahip olmasında bir yanlış görmüyorum. Sanırım sorun, insanın gerçek anlamda bu deneyimi değil de, bu deneyimin ucuz bir kopyasını elde etmeye çalışmasında yatıyor. Diğer bir deyişle, aydınlanmanın mümkün olacağı bir yaşam sürmedikçe, ve hatta kapitalist yaşamın her merhalesinde bulundukça, birkaç kitapla, sözle, konferansla veya kursla aydınlanmaya yakın bir şey yaşanabileceğini sanmıyorum.
Geçenlerde bana bu girizgahı yapmama sebep olacak bir şey yaşandı. Bir arkadaşım (Ali Akdal) bana bir video gönderdi ve dedi ki "İzle bir şunu, seversin bence." Açtım baktım "Eckhart Tolle" adında biri. Hiçbir kitabını okumamış olsam da, özellikle "anı yaşa" düsturlu öğretisini sağdan soldan duymuştum. Açıkçası insanın kendisine çektirdiği acının yaşamdaki acıların temelini oluşturduğu fikri beni her zaman etkilemiştir. Elbette ki olağanüstü maddi yoksulluk ve sağlık durumundan doğan koşulları bir kenara bırakırsak, bizlerin, yani sıradan orta sınıf insanların aslında olur olmadık ne çok meseleyi başımıza bela ettiğini rahatlıkla görüyorum. Tolle'un da dediği gibi: Vuku bulan olaylar değildir çoğu zaman bize acı çektiren, bu olayların ne denli korkunç olduğunu düşünerek bunlara getirdiğimiz yorumlar bizi ızdıraba sürüklüyor asıl.
Olur olmadık zamanlarda "dünyanın sonu gelmiş gibi" hissedebiliyoruz. Sonradan, uzaktan, bakınca meseleyi kendimizin büyüttüğünü de rahatlıkla görebiliyoruz. Buna rağmen, bir sonraki "dünyanın sonu gelmiş gibi" durumunda yine kendimize hakim olamıyor ve bu bataklığa saplanıyoruz. Tolle şunu iddia ediyor: İnsan, kendisine çektirdiği bu acı döngüsünün farkına varmasıyla ve "yeter bu kadar acı çektiğim" demesiyle bu zinciri kırıp acıyla beslenmeyen bir yaşam sürme biçimi olduğunu idrak edebilir. Doğrusu, bunun pek de kolay bir iş olduğunu sanmıyorum, bununla birlikte haklılık payı olduğunu da düşünüyorum. Nitekim insan kendi içine döndükçe dışarıdaki dünyanın puslu yapısını sezmeye, suratına inen demir yumrukların kimi zaman göz kapaklarını kapatarak kaçınabileceği bir toz bulutu olduğunu anlamaya başlıyor. Daha açık bir dille ifade edecek olursam, "dünyanın sonu gelmiş gibi" oluyor, ancak bir türlü dünyanın sonu da gelmiyor. İnsan, dünyanın sonunun gelmiyor olmasına, bir bakıma, alışıyor. Özgürlüğe benzer bir his, işte bu zaman ortaya çıkıyor.
Tolle'un bu videosu eminim ki kimsenin yaşamını değiştirmeyecektir, zaten kısa bir konuşmayla değişecek bir hayatınız varsa, ya ortada gerçekten değişmesi gereken bir hayat vardır ya da hiç hayat yoktur. Ne yazık ki insan, bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında yatakta kendini devcileyin bir böceğe dönüşmüş olarak bulmuyor. Izdırap içinde geçen bir gecenin sabahında, aynada farkına bile varamadığı ufacık bir değişiklik yaşıyor. Bu gecelerin sayısı arttıkça, uykusuzluk tüm ağırlığıyla çöktükçe, daha fazla değişiyor insan, ama öyle küçük değişiyor ki, her seferinde gözünden kaçırıyor bunu. Yalnızca bir noktada durup da gerilere, çok gerilere, baktığında "bu ben miyim?" veya "o ben miydim?" diyor, ama ufak tefek bir iç geçirme ve omuz silkmeyle yoluna devam ediyor. Sürekli bir başkasına dönüşüyor insan ve bunu kendine itiraf etmeyi unutuyor.
Sağlıcakla kalmanın elinizde olmadığını hatırlatmak isterim.
* * *
Çeviri: Ümid Gurbanov
Blog: https://umidgurbanov.substack.com
Twitter: https://twitter.com/umidgurbanov
* * *
Twitter: https://twitter.com/ufaktefekceviri
Patreon: https://patreon.com/umidgurbanov
Видео Eckhart Tolle: İnsana Asıl Acı Çektiren Kendi Düşünceleridir! канала Ümid Gurbanov
Geçenlerde bana bu girizgahı yapmama sebep olacak bir şey yaşandı. Bir arkadaşım (Ali Akdal) bana bir video gönderdi ve dedi ki "İzle bir şunu, seversin bence." Açtım baktım "Eckhart Tolle" adında biri. Hiçbir kitabını okumamış olsam da, özellikle "anı yaşa" düsturlu öğretisini sağdan soldan duymuştum. Açıkçası insanın kendisine çektirdiği acının yaşamdaki acıların temelini oluşturduğu fikri beni her zaman etkilemiştir. Elbette ki olağanüstü maddi yoksulluk ve sağlık durumundan doğan koşulları bir kenara bırakırsak, bizlerin, yani sıradan orta sınıf insanların aslında olur olmadık ne çok meseleyi başımıza bela ettiğini rahatlıkla görüyorum. Tolle'un da dediği gibi: Vuku bulan olaylar değildir çoğu zaman bize acı çektiren, bu olayların ne denli korkunç olduğunu düşünerek bunlara getirdiğimiz yorumlar bizi ızdıraba sürüklüyor asıl.
Olur olmadık zamanlarda "dünyanın sonu gelmiş gibi" hissedebiliyoruz. Sonradan, uzaktan, bakınca meseleyi kendimizin büyüttüğünü de rahatlıkla görebiliyoruz. Buna rağmen, bir sonraki "dünyanın sonu gelmiş gibi" durumunda yine kendimize hakim olamıyor ve bu bataklığa saplanıyoruz. Tolle şunu iddia ediyor: İnsan, kendisine çektirdiği bu acı döngüsünün farkına varmasıyla ve "yeter bu kadar acı çektiğim" demesiyle bu zinciri kırıp acıyla beslenmeyen bir yaşam sürme biçimi olduğunu idrak edebilir. Doğrusu, bunun pek de kolay bir iş olduğunu sanmıyorum, bununla birlikte haklılık payı olduğunu da düşünüyorum. Nitekim insan kendi içine döndükçe dışarıdaki dünyanın puslu yapısını sezmeye, suratına inen demir yumrukların kimi zaman göz kapaklarını kapatarak kaçınabileceği bir toz bulutu olduğunu anlamaya başlıyor. Daha açık bir dille ifade edecek olursam, "dünyanın sonu gelmiş gibi" oluyor, ancak bir türlü dünyanın sonu da gelmiyor. İnsan, dünyanın sonunun gelmiyor olmasına, bir bakıma, alışıyor. Özgürlüğe benzer bir his, işte bu zaman ortaya çıkıyor.
Tolle'un bu videosu eminim ki kimsenin yaşamını değiştirmeyecektir, zaten kısa bir konuşmayla değişecek bir hayatınız varsa, ya ortada gerçekten değişmesi gereken bir hayat vardır ya da hiç hayat yoktur. Ne yazık ki insan, bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında yatakta kendini devcileyin bir böceğe dönüşmüş olarak bulmuyor. Izdırap içinde geçen bir gecenin sabahında, aynada farkına bile varamadığı ufacık bir değişiklik yaşıyor. Bu gecelerin sayısı arttıkça, uykusuzluk tüm ağırlığıyla çöktükçe, daha fazla değişiyor insan, ama öyle küçük değişiyor ki, her seferinde gözünden kaçırıyor bunu. Yalnızca bir noktada durup da gerilere, çok gerilere, baktığında "bu ben miyim?" veya "o ben miydim?" diyor, ama ufak tefek bir iç geçirme ve omuz silkmeyle yoluna devam ediyor. Sürekli bir başkasına dönüşüyor insan ve bunu kendine itiraf etmeyi unutuyor.
Sağlıcakla kalmanın elinizde olmadığını hatırlatmak isterim.
* * *
Çeviri: Ümid Gurbanov
Blog: https://umidgurbanov.substack.com
Twitter: https://twitter.com/umidgurbanov
* * *
Twitter: https://twitter.com/ufaktefekceviri
Patreon: https://patreon.com/umidgurbanov
Видео Eckhart Tolle: İnsana Asıl Acı Çektiren Kendi Düşünceleridir! канала Ümid Gurbanov
Показать
Комментарии отсутствуют
Информация о видео
Другие видео канала
Abbas Kiyarüstemi: Aşk, Yanılsamadır! (2012)Richard Rorty: Evrenin Birden Çok Hakikati Olabilir!Richard Feynman: Emsalsiz Bir Çağda Yaşıyoruz (1964)Malcolm X: Yarayı İyileştirdiğinizde İlerleme Sağlanmış Olur (1964)"Ben Asla Sıkılmam!" (Naked, 1993)Frida Kahlo ile Diego Rivera...Alejandro Jodorowsky: Şiddeti Seviyorum! (1990)Italo Calvino: Edebiyat, Gerçeğin Gerçekdışı Bir Yorumunu Sunmalı (1985)Aldous Huxley: Teknolojinin İktidarı (1961)Solvay Konferansı (1927)Dino Buzzati: Absürt Bir Öyküyü Yalnızca Somut Bir Dil Makûl ve İnandırıcı Kılabilir! (1962)Stanley Kubrick: Evrende Yalnız Değiliz! (1968)George Orwell: Seçim Sizin!Richard Rorty: Pragmatizm Ne İşe Yarar? (1997)Douglas Adams: Dünya Bizim İçin Yapılmış Olmalı!? (2001)Erich Fromm: İnsan Doğanın Ucubesidir! (1964)Ingeborg Bachmann: Malina Üzerine (1971)Peter Wessel Zapffe: Ölüm, Hiçlik ve Hayatın Anlamı (1990)Carl Sagan Star Wars'u Eleştiriyor! (1978)Keiji Nishitani: Martin Heidegger ÜzerineJohn Zerzan: Anarko-Primitivizmin Toplumsal Sorunlara Bakışı (2010)