Загрузка страницы

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım - Catherina Go & Loudingirra Özdemir (Manila, Filipinler)

100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK

SARI IŞIKLI VERANDA

Manila'nın yüz yirmi kilometre güneyinde yer alan, Güney Çin Deniz'ne bakan bir dağın yamacında kurulmuş yirmi otuz haneli köy, tropikal ormanlarla çevriliydi. Ev halkı, komşuların da davetli olduğu akşam yemeğinden sonra sarı ışıkla aydınlatılmış verandaya doluşmuşlardı. Verandaya açılan pencerenin altında duvara yaslı, eski püskü kanepede oturan Mara, kulakları okşayan bir ses tonuyla yanındakilere bir şeyler anlatıyordu. Mor renge çalan siyah düz saçları, hafif çekik gözlerinin karasını ortaya çıkaran pırıl pırıl göz akları ve bronzlaşmış bebeksi kızıl teniyle bir Kuzey Amarika yerlisinin asil güzelliğini taşıyordu. Ev sahibi Kaye, komşularla birlikte verandayı çevreleyen duvarın üzerine oturmuş ayaklarını sarkıtmıştı. Yirmi yedi yaşındaydı. Olumlu duyguların cesaretini taşıyan nadir insanlardandı. Kim olduğumla ilgili tek bir soru sormadan evinin bütün mahremiyetini bana açmıştı.
Birkaç adım ötede, verandanın kolonu ile mango ağacı arasında gerilmiş hamakta Vins yatıyordu. Ablası Kaye'den üç yaş küçüktü. Gür saçları ve yuvarlak dolgun yüzüne biçimlice konumlandırılmış çekik gözlerine eşlik eden kalın kaşlarıyla, birbirine tamamen zıt yüz ifadelerini bile rahatlıkla yansıtabiliyordu. Ben ise bütün bu olup bitenleri avlunun karanlık bir patikasında bir ağaca sırtımı dayamış, uyku mahmurluğuyla izliyordum.

Önceki geceyi yolda geçirmiştim. Sabah köye varır varmaz bana gösterilen yer yatağında, terli kıyafetlerimle kucağımda sazım, sızıp kalmıştım. Akşam üzeri aşina olmadığım bir dilde dışardan duyulan konuşmalara uyandığımda, karanlık odamın penceresinden zayıf bir ışık içeri sızıyordu. Birkaç saniye süren ürperti verici, soluksuz bir hareketsizlikten sonra nerede olduğumu hatırlayabilmiştim.

Karanlık patikada ilerleyip açık alana çıktım. Kaye beni gördü:
"Hey! Buraya gel." diye seslendi.
Yerinden sevinçle fırlamıştı.
"Çok yorgun görünüyordun. Seni uyandırmak istemedim." dedi.
Ardından, benimle ilgili yerel dilde köylülere dakikalarca bir şeyler anlattı. Yılların aile dostunu takdim eder gibi bir tavrı vardı. Samimiyeti, öylesine gerçekçiydi ki yolculuğun bütün yabancılığını üzerimden bir anda atıvermiştim. Akşam yemeğinden benim için ayrılan, peçeteyle örtülü bir tabağı teşekkür edip aldım. Kaye'nin soluna, duvarın üzerine oturup ayaklarımı sarkıttım. Bir yandan iştahla yemeğimi yiyor, bir yandan da Kaye'nin benimle tanıştırdığı köylüleri tek tek başımla selamlıyordum.

Yemeğimi yedikten sonra uykum açılmıştı. Köyü saran tropikal ormanların uğultusu, belli belirsiz duyulan dalgaların sesine karışıyordu. Rüzgar, sarı ışığın aydınlığında parlayan muz ağacının yapraklarını hafifçe okşuyordu. Vins, başını hamaktan aşağıya uzatıp bir şeyler söyledikçe herkesin yüzü aydınlanıyor, kahkahalar havada uçuşuyordu. Yanımda oturan Kaye, diyaloglardan kendince önemli bulduklarını, Tagalog dilinden benim için tercüme ediyordu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, Mara'nın yüzüne hüzün bulutu çöktü. Öyle ki Vins'in herkesi gülmekten kırıp geçiren espirilerine bile artık duyarsızlaşmıştı. Ona karşı tuhaf bir yakınlık içimde büyüdü. Tam karşımda oturuyordu. Gözlerim, onun asil yüz hatlarına iliştikçe evrende bir yerlerde saklı duran sanatsal yaratı, ete kemiğe bürünüyor; bu güzel duyunun her bir detayında sarhoş oluyordum. Ağır bir sessizlik geceye ansızın yayıldı. Çok geçmeden, sessizlikte yüzen ağlamaklı bir ses duydum:
"Kızım için çok endişeleniyorum."
Mara'nın gözyaşları, çenesinden açık olan göğsüne damlıyordu. Ne zaman yerimden kalkmış, Mara'nın yanına oturmuş ve ona neden ağladığını sormuştum? Beni yerimden kaldıran iradenin bana ait olmadığı, öylesine aşikardı ki Mara'nın yanaklarından süzülen yaşları elimle silerken yapmakta olduğum şey, beni dehşete düşürüyor, yanaklarımı ateş içinde bırakıyordu. Ansızın içimde zıt duyguları harekete geçiren bir savunma mekanizması ayağa kalktı, akabinde salt yapay değerler ve yerel ahlak ilkeleri bir bir beni terketti. Artık ölümsüz bir rahatlama hissinin kucağında çırılçıplaktım. Kafamın içinde sesimin yankısı ayılttı beni:
"Ne! Senin kızın mı var?"
YAZI, SONRAKİ PAYLAŞIMDA DEVAM EDECEK...

Видео Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım - Catherina Go & Loudingirra Özdemir (Manila, Filipinler) канала Loudingirra Özdemir
Показать
Комментарии отсутствуют
Введите заголовок:

Введите адрес ссылки:

Введите адрес видео с YouTube:

Зарегистрируйтесь или войдите с
Информация о видео
11 июня 2019 г. 20:37:19
00:05:08
Яндекс.Метрика